Imkânsiz Degil, Üstelik Gerekli:
Küresel Savas Çaginda Iyimserlik

Hou Hanru
1

Küresel savas çaginda yasiyoruz.

Bu savas, çatisma ve çarpismalarin büyük bölümü gelismekte olan ülkelerde gerçeklesiyor. Imparatorluk’un merkezi dünyanin geri kalanina acimasizca siddet ihraç etti. Öte yandan, sömürgelikten çikma ve bagimsizlik asamasindan modernlesme ve küresellesme asamasina yapilan zorlu geçiste gelismekte olan dünyanin karsi karsiya bulundugu bir zorluk da söz konusu.

Üçüncü Dünya, batili olmayan dünyanin uzun sömürgelik yillarindan sonra bagimsizlasma, kendi ulus devletlerini, kendini tanima, bagimsizlik ve esitlik ilkeleri temelinde icat etme projesiydi. Modernlesme tam da bu hedefe giden yol haline geliyor ve çoklu modernlikler bu yolun ideolojik ana hatlarini sagliyor.

Dolayisiyla Üçüncü Dünya, tanimi itibariyla küresel bir proje. Kitleleri, Üçüncü Dünya için mümkün tek yol olarak modernlesmenin önemine ikna etmek için elit sinifin ‘daha asagi’ siniflarin, silahli kuvvetlerin ve uluslararasi yardimin kabul, isbirligi ve destegine bagli modernlikleri ve reformlari dayatmanin tepeden inme modellerine basvurmasi gerekmektedir.

Bu dayatma genellikle siddetli ve diktatörce olmustur ve halkin hayat kosullarindaki soysuzlasmaya egemen siniflarin ayricaliklarini protesto ederek tepki göstermesi, IMF ve Dünya Bankasi gibi liberal kapitalist güçlerin dis ve uluslararasi aracilarina karsi kitlesel hareketlilik ve protestolarla direnerek toplumsal haklarini geri almasi gerekmektedir. Bu toplumsal hareketlilikler ayni zamanda uzun süredir ‘gömülü’, sag milliyetçilik, etnomerkezcilik, irkçilik ve dini tutuculuk gibi bir çok muhafazakar ideolojiyi ve degerleri de uyandirdi ve bu gruplarin ‘yeniden dogmasi’na ve kritik toplumsal bosluklar içerisinde popüler olmasina izin verdi.

Üçüncü Dünya simdi bir çeliski ile karsi karsiya; ‘yeniden dogus’a varabilmek hem bir kriz hem de bir hedef haline geldi. Kilit soru, batili olmayan dünyanin hala, liberal kapitalizmin sürükledigi ve Batili güçlerin tahakkümü altindaki küresellesmenin dogurdugu zorluklar karsisinda etkili modernlesme ve modernlik modelleri icat edip edemeyecegi.

Batili olmayan ilk modern cumhuriyetlerden ve gelisen dünyanin kilit oyuncularindan biri olarak Türkiye’nin tarihi ve son dönem konumu bu yöndeki en radikal, çarpici ve etki uyandiran vakalardan birini olusturuyor. Ancak can alici bir sorun, Kemalist proje tarafindan savunulan modernlesme modelinin yine de sisteme dahil bazi çözülemez çeliskiler ve ikilemlerle dolu, tepeden inme bir dayatma olmasi: reformlarin, devrimci birer araç olarak gerekli olmalarina ragmen yari-askeri bir sekilde dayatilmasi demokrasi ilkesine aykiriydi; milliyetçi ideoloji evrensel hümanizmin benimsenmesine aksi yönde isledi ve toplumsal bir elit önderligindeki ekonomik ilerleme toplumsal bölünme üretti. Popülist siyasi ve dini güçler, taleplerini toplumun ‘taban’inda yeniden olusturmayi ve yönlendirmeyi ve bu talepleri kendi çikarlari yönüne çevirmeyi basardilar.

Bu küresel savas ve liberal kapitalizmin küresellesmesi çaginda, modernlesme ve modernlik tartismasina tekrar can vermek ve toplumsal gelismeyi iyilestirecek eylemci öneriler ortaya koymak imkansiz degil, üstelik gerekli. Bugün modernlesme yerel kosullar ve ideallerle iliskili çesitli modeller üzerinde, ve bireysel yerellikle ile ‘küresel’ arasindaki uzlasmalarin alaninda gerçeklestirilmeli. Baska bir deyisle, Türkiye toplumunu mevcut çeliskili durumundan çikarmak için, bireysel haklara ve hümanist degerlere saygi üzerine kurulu, asagidan gelen, gerçekten demokratik bir modernlesme ve modernlik projesi gerekmektedir. Bu geçis halindeki küresel durum için de geçerli.

2

Çagdas sanat modernlesmenin ve modernligin bir ürünü. Küresellesme ve birçok gelismekte olan ülkenin küresel üretim ve iletisim sistemiyle bütünlesmesiyle birlikte, çagdas sanat, Bati’nin çok ötesinde, her yerde yaratiliyor ve sergileniyor.

20 yil önce kurulan Istanbul Bienali hem iç kültürel gelisme hem de uluslararasi statü arayisindaki Türkiye’nin modernlesme projesinin bir parçasi olarak anlasilmali. Bienal artik belli bir olgunluk kazanmis durumda, ve simdi üzerine düsen is, taze kan bulup, çagdas sanatin yaratilmasinda bir öncü olarak kendini yeniden icat etmek.

Bugünün jeopolitik gerçekligi içerisinde, modernlesme sorusunun üzerine gitmek gerekli ve acil bir mesele. Kentlesme, ya da Istanbul’a özgü patlayici kentsel genisleme modernlesmenin en görünür ve önemli isareti. Dolayisiyla, Istanbul’un kentsel ve mimari kosullarini kesfetmek bu Bienalin anlayisinin çikis noktasi ve merkezi referans noktasi haline geldi. Kültürel, toplumsal ve hatta siyasi deneylerde bir öncü olarak çagdas sanat sehirle iliskili kurmali, bu iliski sayesinde bienal, yeni bir gerçeklik içerisinde taze enerji ve önem kazanabilir. Bienal yenilikçi projelerin ve stratejilerin bir laboratuari, farkli, çoklu modernlesme modelleriyle yapilacak deneylerin ve üretimlerin mekâni haline gelmeli.

‘Modernligin vaadi’ni elestirel olarak yeniden incelemek için aralarinda AKM, IMÇ, Antrepo No.3, santralistanbul ve KAHEM’in bulundugu en önemli modern binalardan ve mekânlardan bazilarini seçtik. Bu bina ve mekânlar, sehrin kentsel modernlesmesinin çesitli yüzlerinin ve modellerinin simgesel ve fiziksel aynalari. Bu mekânlarda, cumhuriyetçi devrimin ve modernlesmenin ütopyaci projesi, canli, sürekli degisen ve ‘karmakarisik’ hem uyumlu hem çatisan, gerçekligiyle bulusuyor. Bunlar modern sehirle ilgili tepeden inmeci görüsün, fark ve melezligi savunan ve yayginlastiran, alttan gelen hayal gücü ve eylemlerle çatistigi yerler.

3

Böyle bir tartismada, Bienal dahil sanatsal eylemler yenilikçi müdahale güçler araciligiyla kültürel ve toplumsal degisikliklere ön ayak olmada -bir tür sehir gerillasi gibi- rol üstlenebilirler. Metropolün bu sinirsiz derecede dinamik, karmasik ve heyecan verici gerçekligi sanatçilara ve diger yaraticilara, hayal güçlerini ve yaraticiliklarini harekete geçirecek yogun bir ilham veriyor.

Bienal projesi, en basindan itibaren açikça geleneksel bir sergi biçiminin ötesinde tanimlandi ve yapilandirildi. Proje, bienali gerçek kentsel yasamin titresimiyle birlestirme mantigini benimsedi: arastirma asamasindan projenin gelistirilmesine, mekân seçimine ve bu mekânlardaki eylem ve sunumlarin biçimine, sanatçilar ve diger katilimcilar arasindaki diyalog ve isbirligine, mekânsal tasarimlar ve müdahaleler ve dönüstürmeler araciligiyla gerçeklestirilmelerine ve iletisim stratejilerinin belirlenmesine. Bu bir ortak zeka projesi, Çokluk’un yapi ve islevini mükemmel olarak yansitan.

Bienal projesi, mekânsal olarak genis bir kentsel alanlar yelpazesini kapsayacak, Avrupa yakasindan Asya yakasina, merkez bölgelerden kenar mahallelere. Zaman açisindan proje, geleneksel ‘is saatleri’ sunumunun ötesine giderek bu uyumayan sehirde hayatin gerçekligiyle hesaplasiyor; proje, farkli mekânlarda günün yirmi dört saati sürekli isleyecek. Dört büyük ‘sergi’ ve sayisiz özel proje ve paralel organizasyonla Bienal karmasik bir sistem. Yeni kentsel hayat üretimini amaçlayan bitmeyen bir makine. Sonsuz bir kent labirenti.