EMRE HÜNER


Emre Hüner 1977 yilinda Istanbul’da dogdu, farkli yöntemler izleyerek degisik tekniklerle çizim, video ve mekâna özgü projeler üretiyor. Istanbul ve Milano’da yasiyor ve çalisiyor. Çalismalarinin merkezinde asiri teknolojik, endüstriyel gelismeler ve buna bagli olarak risk toplumu kavrami, modern insanin mimari ve doga ile iliskisi gibi konular yer aliyor. Hüner Internet, bulunmus fotograflar, kitaplar gibi çesitli kaynaklardan olusturdugu bir arsivi kullanarak çalismalari arasinda ortak bir dil yaratiyor. Son olarak Tiran’da TICA Tiran Güncel Sanat Enstitüsü’nde “Fairytale/Masal” adli sergiye katildi (2007). Bent 003 adli sanatçi kitabi 2007 yilinda BAS tarafindan Istanbul’da üretildi. Milano’da Via Farini’de “Video Invitational #2” (2006) ve Milano’da Palazzo della Ragione’de “Con Altri Occhi” adli sergilere katildi (2005).

Boumont

“Boumont” günümüz dünyasini degilse de ona makul oranda benzeyen, kaynaklarini geri dönüssüz bir sekilde harcayan ve asiri teknolojik gelisme yüzünden kendini yok eden bir dünyayi tarif etme arzusundan dogdu. Ekolojik sorunlar, yoksulluk, risk toplumu (Ulrich Beck) ve son olarak modern insanin dogayla iliskisi bu çalismanin merkezinde yer alan konular. Çesitli yerlerde çekilen sahneler mimari bilesenleri, yukarida bahsedilen dünyanin muhtemel sonuçlarini tek bir yerde gösterme çabasi içerisinde, bulunduklari çevreden soyutluyor. Çöküsünün zirvesine varan bir toplumsal sistemde hayatta kalma güdüsü tek kaygi haline geliyor ve yiyecek arayisi, yalnizlik ve korunma ihtiyaci temel günlük islevlere dönüsüyor. Hatta bu gözle bakildiginda, filmin anlatimi, çizgisel bir olay akisini takip etmektense, ana karakterin durumunu zaman kavraminin olmadigi bir yerde yansitan bir yapi tasiyor.

Panoptikon

“Panoptikon”, kagit üzerine birbirlerinden bagimsiz olarak çizdigim nesnelerden, uzuvlardan, bitkilerden ve mimari unsurlardan meydana gelen bir arsivin, dijital ortamda yeniden birlestirilip iki boyutlu animasyon teknikleri kullanilarak hareketlendirilmesiyle üretildi. Isin kurgusu, fantastik bir dünyanin katmanlari arasinda paralel mekânlar ve olaylar araciligiyla görünenin ardindaki tarihi yansitma fikrine dayaniyor.
“Emre Hüner olusturmus oldugu imge arsivinden nesneler seçerken akilci yöntemin dislayici, taksonomik tutumundan ziyade nadire kabinelerinin nesne alemini, kapsayici, anakronik, ölçüsüz, tuhaf akildisiligini benimser. Bu noktada Michel Foucault’nun bilgi rejimlerine deginmek gerekir. Foucault’nun epistemolojik dönemsellestirmelerinde, Klasik Çag öncesi Rönesans dönemindeki bilgi biçimleri temel olarak ‘Yakinlik’, ‘Rekabet’, ‘Kiyas’ ve ‘Sempati’ gibi benzerlik kavramlari üzerinden sekillenmektedir. Rönesans dönemindeki bilgi, yorum üzerine kurulmus olan kendine ait bir dile sahiptir. Emre Hüner’in anakronik nesne dagarcigiyla olusturdugu kurgudaki eklektik yapi, izleyiciye olabildigince genis bir yorum alani açmaktadir. Panoptikon, Jeremy Bentham’in 18. yüzyilin sonuna dogru icat ettigi hapishane yapisidir. Bu yapida gözlemci, tutuklularin her anini izleyebilme imkânina sahiptir. Buna karsilik tutuklu, izlenip izlenmediginin farkinda degildir. Michel Foucault, modern toplumlarin yapisini incelerken Bentham’in icadina bir metafor olarak basvurur. Hüner’in “Panoptikon”unda, Foucault’nun çözümlemeye çalistigi maddi dünyanin yaninda manevi dünyaya, mistisizme göndermelerle birlikte ezoterizmden de bahsedilebilir”. (Osman Erden)